
Kâbe ve Hac -Hayrettin KARAMAN
Gökte güneş büyük bir volkan olmuş
Cehennem sıcağı vâdiye dolmuş
Ne vâha çevresi ne işlek yolmuş
Ailesi için burayı bulmuş
Hakk'ın emri ile Halîlurrahman
Safâ-Merve koşup aramış Hacer
"Rabbim hazinenden bize bir su ver"
Kaynayıp derinden akınca yer yer
"Zemzem" demiş Hacer, "ey mübarek dur"
Akıp tükenmesin Allah'ım aman!
Kızgın güneş taşı yakmış simsiyah
Bitkisi yok, olan yolunmaz, günah
Yine de mümin der "varsam bir gün âh!"
Dostun duasını Cenâb-ı Allah
Kabûl edip böyle eylemiş ferman
Yerde ilk mabedi burda yaptılar
Baba oğul bir Allah'a taptılar
Şeytana yan bakıp taşlar attılar
Ne tevil ettiler ne de saptılar
Hak istiyor idi bir oğul kurban
İbrahim büyük bir imtihan verdi
Kurban olmak için bir koç yeterdi
Kula imtihandır sevinci, derdi
Cânana can veren maksuda erdi
Verilmez mi O'na bir değil, bin can
"Çağır kullarımı hacca" buyurdu
Halîl Hak emrini halka duyurdu
Duyan ziyarete koştu bu yurdu
İslâm binasını hac ile kurdu
Gelip Peygamber-i âhiri'z-zeman
İhramla arınır zahir ve batın
Geride kalmıştır servetin tahtın
Büyük, küçük, siyah, beyaz, er, kadın
Aynı seviyede ederler yâdın
Yaşarlar mahşeri gizli ve âyân
İbrahim duası burda bereket
Her zerrede Allah için hareket
Müminlerde sabır, sevgi, mermamet
Vuslat neşesiyle Beyt'i ziyaret
Aşk dillerde tekbîr, dizlerde derman
Allah'tır sahibi mübarek evin
O'nun müsafiri ürper ve sevin
Dolan çevresinde coşkuyla devin
Metâf bu girdâba mukaddes zemin
Bir damla ol katıl karşında umman
Hacer-i esvedi selâmla yaklaş
Mültezem'de Rahman ile kucaklaş
İç Zemzemi Safâ, Merve'ye ulaş
"Lebbeyk Allahümme lebbeyk" ve telâş
"Koşup geldim sana birsin Yaradan"
Arafat'ta müminlerin niyâzı
Öğlede kılınan çifte namazı
Aşk ile telbiye, tekbîr avazı
Yaklaştırır kula Mutlak Feyyaz'ı
Olur inşâallah sebeb-i ğufran
Müzdelife'nin bir ayrı tadı var
Taşladık şeytanı kötü yâdı var
Tutuşan rûhumun bir feryadı var
Kâbe Şirin burda bin Ferhad'ı var
Açıl susam açıl hasretim yaman
Eve geldim seni nerde bulayım
Vâsıl et kulunu kurban olayım
Kâbe sır denizi lütfet dalayım
Ezelî ahdime sadık kalayım
Ezelde Sen vardın ve Sensin kalan
Ya Rabbi Kâbe'ye tecelliyâtın
Esma, sıfât, şüun, tibar, zâtın
Arafat'ta zâhir cümle sıfâtın
Yıkasın rûhumu hak berekâtın
Nefsim fânî olsun, varlığım talan
Dünyada evini gören kulların
Ukbada cemâle eren kulların
Rızâ meyvesini deren kulların
Varlığını sana veren kulların
Arasında olsun bir de Karaman
Mekke
20-22/Temmuz-1988
Hac Yolcusu - Ali Ulvi KURUCU
Bugün herkes, sana hayrân oluyor, ey yolcu,
Tuttuğun nurlu yolun, Arşa çıkar tâ bir ucu!
Seni mesteyleyen aşkın, ezelîdir, ezelî;
İltifât eyledi zîrâ, o güzeller güzeli!
Öpeceksin, Hacerü'l-Esved'i;
Müslümanlar, bu büyük devlete imrenmez mi?
Ne tehassüsle yaşattın, o mukaddes emeli;
Kâ'be'nin âşıkısın, kendini bildin bileli!
Mü'minin, doğduğu günden beri, kalbinde coşan,
Bir yanardağ gibi, içten içe, her an tutuşan,
Ölmeden, Ravza-i Peygamberini, tek görmesidir;
O yeşil cennete, bir vecd ile, yüz sürmesidir!
Mâsivâlar, ebedî gâyeye engel mi olur?
Gerçek âşıklar erer maksada, cânânı bulur!
Ümmetim gel! dedî mâdem, sana bak, Fahr-i Cihân;
Bütün âlemlere rahmet, o bütün Cânlara cân!
Artık uslanmaya, kat'î olarak azmeyle;
Silinir orda günâhın, sayısız olsa bile!
Enbiyâ ülkesidir, geçtiğin ıssız çöller,
Âşinâ yüz gibi, hüccâca tebessüm eyler!
Nûra garkolduğu iklimdir o çöl Mûsâ'nın,
Yüce mâbûduna yükseldiği yer, Îsâ'nın!
Nerelerin şâhidi bilsen, o mübârek dağlar;
Rûha mîrâc olan en tatlı sadâlar çağlar!
Mânevî bir koku sardıkça çölün her yerini,
Mest eder gönlümün en gizli derinliklerini!
Başka bir şekle girer, Mekke'nin ufkunda semâ,
Sanki cennetlerin ufkunda eser bâd-ı sabâ!
Saçıyorken, ezelî nûrunu ulvî Kâ'be;
Heyecanlar verir, hem kaskatı, hissiz kalbe!
Sarılıp Kâ'be'ye, feryâd eden âşıklara bak,
Sen de yalvar, hemen onlarla, coşup ağlayarak!
Ravza; uşşâkına, cânân olup âğûş açıyor,
Hak Teâlâ; yanan âşıklara, rahmet saçıyor!
Arafât'ın, bütün âfakı, meleklerle dolu,
Öptüğün secde edip toprağı, amber kokulu!
Bu ne mahşer! Ne büyük hârikadır Yâ Rabbi!
Bu büyük kitleye rehberlik eden: Rûh-ı Nebî!
Ne mehâbetli duruş! Mahşeri temsil ediyor,
Mâlikelmülk olan Allah'a yol almış gidiyor!
Arafat'dan iniyorken, hacı, bir kuş gibidir;
Ne kadar pâk! Anasından yeni doğmuş gibidir!
Hac- Hayati GÖNÜLTAŞ
Hakka yaklaşmak idi tek amaç
Yedi kez döndüm dönülecek yerde
Ne kayalık dinledim ne yamaç
Gençlik vardı o zaman serde
Çöl sıcakları yıldırmadı hakkın yolundan
Uhutta yaralandık,coştuk bedirden
Kana kana içtik zemzem suyundan
Fidye oldu inandık,günah küfüre
Pişmanlıklar içinde ağladık durduk
Mahşeri kalabalıktı bir hayli savrulduk
Allah’ın aşkıyla yandık kavrulduk
Kendimizi geçtik makam-ı ibrahimde
Ellerimiz yalnız ve yalnız ona açılır
Mahşerde yoksa ameller boşa saçılır
Akrabadan dosttan uzak kaçılır
Allah’a aracılar koymadık hiçbir şekilde